- Katılım
- 10 Ocak 2017
- Mesajlar
- 474
- Reaksiyon puanı
- 342
- Puanları
- 115
- Yaş
- 54

Burak ve Refref Kimdir Nedir?

(Kar©glanin 12 Temmuz 2018 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilâl mescidil aksallezî bâraknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr.
Meali :
Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 1. ayet
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında yatıyordum. Uyku ile uyanıklık arasında bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı. (Bu sözünü söylerken boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı gösteriyordu.) Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi îman ve hikmetle dolu, altından bir kab getirildi. Kalbim (çıkarılıp su ve Zemzem ile) yıkandı. Sonra içerisi îman ve hikmetle doldurulup tekrar yerine kondu…”
( Hadis-i Şerif , Buhârî, Bed’ü’l-Halk 6, Enbiyâ 22, 43; Müslim, Îman 264)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَى ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَى وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَى ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى فَأَوْحَى إِلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ven necmi izâ hevâ. Mâ dalle sâhıbukum ve mâ gavâ. Ve mâ yentıku anil hevâ. İn huve illâ vahyun yûhâ. Allemehu şedîdul kuvâ. Zû mirratin, festevâ. Ve huve bil ufukil a’lâ. Summe denâ fe tedellâ. Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ. Fe evhâ ilâ abdihî mâ evhâ. Mâ kezebel fuâdu mâ raâ.
Meali :
Hava üzre olan o yıldıza (Ufukta görülen Merküre) andolsun. Sahibiniz arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı dalâlete düşmedi ve azmadı. Onun o Heva üzre olan yildiz hakkinda (merkür) hakkinda anlattiklari, nutuk ettikleri (yalan degildir). o nutuk (o anllattiklari) bizim ona vahyettiklerimizdir.(Burdakai vahiyden kasit yani hay ve diri olarak gösterdiklerimizdir buyuruyor, yani vahyuh yahutta hayyun yani hay diri ve canli canli live streaming, yani canli yayin halinde ona gösterdiklerimiz, cünkü o gelecege gitti, gelecek daha o gün olmadiysada, ona kasetin ilerisine sarilip streaming, canli canli live streaming yapilarak, vahyun yuha, yani canli canli, icine müdahale edilme hikmeti halinde gösterildi yani) Onu kuvvetleri pek şiddetli olan (Allah) öğretmiştir. ona gercekler defalarca merrelerce istiva odasindan, yani yönetim odasi, yada reji odasindan gösterildi, ayni matrixin mimarin odasina vardigi yerdeki gibi, yani reji odasinda istiva odasinda, yönetim odasinda, mirra yani "rae" filinin "mirrae" olmuş hali, rae, merru, ve mir ae, yani gösterildi demekdir o da) o en yüksek ufukda idi, yani ufuk yildizi merkürdür o da herzaman gözükmez, amma dünyamizda en parlak yildiz olarak, bir jüpiter, birde merkür parlak olarak gözükür, yani merkür icin yildiz ismi kullanilyor, ve güneşden önceki yildiz, veya şimdiki agiz ile gezegen, yani öyle olunca ayetin devami, Summe denâ fe tedellâ. yani sonra o dünyada dogdu yada, o dünyaya daldi, dane dünya demek, yani merkür dünyasina daldi, yada merkürün yörüngesine girdi, ufuk yildizinin yörüngesine girdi, burdaki ayette gecen "tedalle" kelimesinin manasi ise, bir başka ayet ile ispat edilir, yani nedir o الَّتِي تَطَّلِعُ yani hümeze suresindeki "Elletî tettaliu" daki "tettaliu" kelimesi ayni amma ancak önceki ayetteki halinda sadece TI harfi yumuşatilipda dal, harfine dönmüş hali, aynen bizim dilimizdeki " ahmet yarin gelecek" deki gelecek kelimesindeki sondaki k harfini başka bir cümle olan" ben yarin geleceğim" cümlesinde o "k" harfi yumuşayip yumuşak "ğ" ye döndügü gibi, o ayeteki TI da dala dönüp yumuşamiş sadece, yani talal bedur daki cümle yani dogmak, "ay dogdu üzerimize" ilahisindeki, tala a kelami işte yani, amma orda dal olmuş sadece cümlenin gelişinden dolayi, öyle olunca yukardaki mana olur, öyle olunca ufukdaki merkür demek, yani dünyanin bir sonraki hali, ileri ve gelecege giden hali, merkürde gizli, merkür aynen tavugun icindeki yumurtalarin, sira ile oluşup, sirasi gelenin tavugun götünden cikmasi gibi, gelecekde işde önce merkür gibi oluşup, sonra, biz merkür dünyasinin konumuna geceriz, ilerde yeni bir merkür yumurta oluşur şeklinde gelecek inşa olmakda, ve o zaman demek olur ki, ufukdaki en yüksek ufuk yildizi demek, dünyanin en sona hallerinden bir hali olan gelecek merkür, yada gelecek dünyadaki kabe kavesyne indi, yani kabecike indi, yani kabenin o yeni geleckdeki dünyadaki yeri olan eve, yani merkez kabeye, yada merkez, zamanin sahibinin evi olan eve yaklaşdi, yani mehdinin kalbine yada evine yakinlaştirildi, ve o zamanin sahibi olan mehdinin halleri ile, o anki durumuna müşahede ettirildi reji odasinda, live stremining ile, ve orada kullarda, candan cana dolaştrilip canli olarak, onlara gerekeni sormak, istedigini sorup, ögrenerek streaming edildi, amma o görüntüler aslinda daha gelecekde olanlar işde, yani filimin sonu idi, amma ona daha filimin başindan hizlica gecerek bazi önemli yerleri gösterildi, ve öyle bir streamning ki, öyle bir televizyonki, onlara, orada girip soru sorabiliyor yahut bazi hallerine müdahle edebiliyordu. yani ordaki kullar evha evha, bir bir hay oldular, canlandilar, yani daha canda degillerken, ona live streaming edilince, bir bir canlandilar, ve gelecekde olacak olanlar ona göründü. bütün bunlari o fuad gözü ile gördü, yani alninin ortasindaki, iki kaşin arasindaki, ücüncü göz ile gördü, yani fuad gözü ile gördü, yani iki yay yani iki kaş ve arasindaki fuad, yani dedikya gecen hafta, cennetin alimler kapisi demek, agizdan giripde beyne gidecek lokmalar, yada cocugun beynini oluşturacak lokmalar dedik, işde burasida beynin en üst seviyesi, nefs cakrasi, yada 3. göz, yada epifiz bezi, yada fuad demekdir işde, yani fuadi ile müşahede edip gördü bütün bunlari.
(Sadakallahul Aziym NECM Suresi 1 den 11. ayete kadar)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“−Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında uyku ile uyanıklık arasında idim… Yanıma merkepten büyük, katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak’tı. Ön ayağını gözünün gördüğü en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibrîl -aleyhisselâm- beni götürdü. Dünyâ semâsına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.
«−Gelen kim?» denildi.
«−Cibrîl!» dedi.
«−Berâberindeki kim?» denildi.
«−Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-» dedi.
«−Ona Mîrâc dâveti gönderildi mi?» denildi.
«−Evet!» dedi.
«−Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!» denildi ve kapı açıldı.
Kapıdan geçince, orada Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ı gördüm.
«−Bu babanız Âdem’dir! O’na selâm ver!» denildi.
Ben de selâm verdim. Selâmıma mukâbele etti. Sonra bana:
«−Sâlih evlât hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!” dedi.
Sonra Hazret-i Cebrâîl beni yükseltti ve ikinci semâya geldik. Burada Hazret-i Yahyâ ve Hazret-i Îsâ -aleyhimesselâm- ile karşılaştım. Onlar teyzeoğullarıydı.
Sonra Cebrâîl beni üçüncü semâya çıkardı ve orada Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm- ile karşılaştık. Dördüncü kat semâda Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm- ile, beşinci kat semâda Hârûn -aleyhisselâm- ile, altıncı kat semâda ise Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- ile karşılaştık.
«−Sâlih kardeş hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi. Ben onu geçince, ağladı. O’na:
«–Niye ağlıyorsun?» denildi.
«−Çünkü, benden sonra bir delikanlı peygamber oldu, O’nun ümmetinden Cennete girecek olanlar, benim ümmetimden Cennete girecek olanlardan daha çok!» dedi.[3]
Sonra Cebrâîl beni yedinci semâya çıkardı ve İbrâhîm -aleyhisselâm- ile karşılaştık.
Cebrâîl -aleyhisselâm-:
«−Bu, baban İbrâhîm’dir; ona selâm ver!» dedi.
Ben selâm verdim; O da selâmıma mukâbele etti. Sonra:
«−Sâlih oğlum hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi.
Daha sonra bana:
«−Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara Cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arâzisinin son derece geniş ve dümdüz olduğunu bildir. Söyle de Cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber!” demekten ibârettir.» dedi.
Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen’in) Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi.
Cebrâîl -aleyhisselâm- bana:
«−İşte bu, Sidretü’l-Müntehâ’dır!» dedi.”
Burada dört nehir vardı: İkisi bâtınî nehir, ikisi zâhirî nehir.
«–Bunlar nedir, ey Cibrîl?» diye sordum. Cebrâîl -aleyhisselâm-:
«–Şu iki bâtınî nehir, Cennetin iki nehridir. Zâhirî olanların biri Nil, diğeri de Fırat’tır!»[4] dedi…” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 6; Enbiyâ, 22, 43; Menâkıbu’l-Ensâr, 42; Müslim, Îman, 264; Tirmizî, Tefsîr 94, Deavât 58; Nesâî, Salât, 1; Ahmed, V, 418)
Sidretü’l-Müntehâ’da Cebrâîl -aleyhisselâm-:
“–Ey Allâh’ın Resûlü! Buradan öteye yalnız gideceksin!” dedi. Resûlullâh:
“–Niçin ey Cibrîl?” diye sordu.
O da cevâben:
“–Cenâb-ı Hak bana buraya kadar çıkma izni vermiştir. Eğer buradan ileriye bir adım atarsam, yanar kül olurum!..” dedi. (Râzî, XXVIII, 251)
Yani orasi güneşe varmadan önceki son durak, yani merkür kapisi, ve burak ile ancak oraya kadar gidiliyor, yani Burak ise, Allahu alem bizim tezimiz ve tasvirimiz ile ise, o ilerde porsche ve ferrari tarafindan geliştirilip keşfedilcek olan, iki at araba, yani hiz sinirini aşan, ucan araba, yani ferraride logo olarak kanat yok, amma porschede kanat var, yani ayni ilk motorlu uçağı icat edenler Wright kardeşler, ve onlarla birlikde dünyanin bir başka yerinde iki adam daha ayni şekilde ucak icadinda gayret ettiler, birisi hizli davranip erken buldu, ötekide buldu amma işde ilk başaran Wright kardeşler oldugu gibi, bende logiolarina bakip, bu iki araba üretici firmasi olan at logolu resimli ferari ve porscheye görevi yüklüyorum, calişin ve "white porsche burak" , ve ayni ezevaci ve rakibi olan, ferraride gri "ferrari burak" i keşfedin ve kanatli olacaklar, yani o arkadaki spoilesi yani, işte onun(spoilenin) oldugu yerde iki yada dört tane füze motoru olacak, yani kanatli ve ucan araba, ve hiz sinirini aşmiş olacaklar, gözün gördügü kadar hizli giden bir araba olacak, ve iki tane ki ezvac ve rakib, ve o siyah ise, beriki beyaz ki, bu sistemde dünyamizda gelişip, cookca üretilip yaygin ve ucuz hale, herksin alabilecegi hale gelsin, yani ayni gecen haftalardaki anlattigmiz huri gilman vaazindaki huri robotlar ve ucuz robot ve huriler gibi, ucuz ucan araba "Buraklar" zamanina varalim yani.




Sidre-i Müntehâ
Efendimiz’e soruldu:
“–Yâ Resûlallâh! Sidre’yi kaplayan ne gördün?”
Buyurdular ki:
“–Altundan pervânelerin onu bürüdüğünü ve her yaprağında bir meleğin oturup Allâh’ı tesbîh ettiğini gördüm.” (Taberî, XXVII, 75; Müslim, Îman, 279)
Peygamberimizin Allah Teâla’yı görmesi
İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-’tan gelen rivâyete göre Resûl-i Ekrem:
“Ben, yüce Rabbimi gördüm!” buyurmuştur. (Ahmed, I, 285; Heysemî, I, 78)
Bir başka rivâyette Peygamber Efendimiz “Rabbini gördün mü?” sorusuna cevâben:
“Bir nûr gördüm!” buyurmuşlardır. (Müslim, Îman, 292)
Yetim Malı Yiyenler