- Katılım
- 10 Ocak 2017
- Mesajlar
- 474
- Reaksiyon puanı
- 342
- Puanları
- 115
- Yaş
- 53
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Biz "Kalu Bela" dan Beri Müslümanız, Ya Siz Kafirler, Ne Zamandan Beri Kafirsiniz
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
(Kar©glanin 19 Şubat 2018 Vaazi)
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Kâle Rabbişrah lî sadrî Ve yessir lî emrî
Meali :
Musa; Rab’bim! Dedi, yüreğime genişlik ver, İşimi bana kolaylaştır.
Sadakallahul Aziym TÂHÂ Suresi 25 ve 26. ayet
هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şey’in alîm
Meali :
O, evveldir (ilktir) ve ahirdir (sondur), zahirdir (alâmetleri tüm varlıklarda görünendir) ve bâtındır (gizli olandır). Ve O, herşeyi en iyi bilendir.
Sadakallahul Aziym HADÎD Suresi 3. aye
---oOo---
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e sordular:
“Ya Resulallah Cenab-ı Hak evvela neyi halk etti?”
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Benim nurumu yarattı.”[Feraidü-l-Fevâid fi beyani-l-Akâid s.87 Şerh ve tercümei delâili Abdülkadiri Geylani, Kettani Mütevatir hadisler]
Sonra o nuru kendi nurundan yaratıp dörde böldü. Birinden arşı kürsü, birinden melaikeleri, yerleri gökleri, birinden de Peygam-berimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ruhunu yarattı. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ruhuna beni zikret diye emretti. Zikrullah yaparken her bir ismin bir mazharı var. Yani bir zuhuratı var. Allah isminin zuhuratı nurdur. Rahman isminin zuhuratı kâinatı besleyici, bütün hayır ve berekettir. Rahmaniyetinin zuhuratını görünce terledi. O terin damlalarından bizim ruhlarımız halk olundu. Ondan sonra, bizim ruhlarımızla peygamberlerin ruhu ayrıldı, seçildi, istiğfa etti. İstiğfa demek Mustafa, seçilmiş demek. İstiğfa seçmektir. Peygamberlerin ruhlarını seçti. Onlara dedi ki; “Ben sizi yeryüzüne göndereceğim. Yeryüzünde kullarıma benim emrimi tebliğ edecek-siniz. Ahd ediyormusunuz?” Onlar da vaad ettiler. O zaman onlardan ahd-i misak aldı.
Bu defa bizim ruhlarımızı toplatıp bizim ruhlarımıza dedi ki; “Yeryüzüne indiğinizde benim muhabbetimden, benim zikrimden ayrılmayacağınıza vaad ediyormusunuz?” dedi. Bizim ruhlarımız da vaad etdi. Bizden de ahd-i misak aldı. Şimdi bu dünyaya geldik, bu cesedimiz yapıldıktan sonra bu dünyaya çıktık. Buradaki vazifelerimiz evvelki ahdimizi tazelemekdir. Allah için sevişmek, Allah için bağlanmak bu tarikat, bu şeriat ahkâmı, hepsi onun için kurulmuş ki, o evvelki ahd-i misakı tazelemek ve onun üstünde durmak lazımdır. Allah bizi ahdinde vefa, yani ezelde Cenab-ı Hak’ka verdiğimiz sözün üzerinde durmayı nasip, müyeser eylesin. Amin.
Kâbeyi muazzamayı niçin ziyaret ederler? O da ahd-i misakı tazelemek içindir. Hazreti Ömer, Hazreti Ali ile kâbeyi f ederken, Hazreti Ömer Hacerül Esved’e varmış, elini koymuş demiş; “Ey taş ben biliyorum ki sende hiçbir şey yoktur. Allahu teâle emrettiği için sana yüzümü sürüyorum. Yoksa senden bir şey beklemiyorum” demiş. Öyle deyince Hazreti İmam Ali Efendimiz diyor ki; “Ya Ömer bu taş öyle bir taş ki Cenab-ı Hak kullarından ezelde ahd-i misak aldığında o ahd-i misakı bu taşın içine koymuştur. İşte o ahd-i misak bu taşın içindedir. Buraya kim gelip elini yüzünü sürmüş ise, bu taş yarin mahşerde şahitlik yapacaktır. Bu onun içindir” deyince Hazreti Ömer Efendimiz şöyle söylemiştir: “Ali olmasaydı Ömer helaka giderdi.”
( Hadis-i Şerif , Şir’atu-l-İslam)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
أَوْ تَقُولُواْ إِنَّمَا أَشْرَكَ آبَاؤُنَا مِن قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِّن بَعْدِهِمْ أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne). Ev tekûlû innemâ eşreke âbâunâ min kablu ve kunnâ zurriyyeten min ba’dihim, e fe tuhlikunâ bimâ fealel mubtilûn(mubtilûne).
Meali :
Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.
Yahut, “Bizden önce babalarımız Allah’a ortak koşmuşlar. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi batılcıların işlediği yüzünden bizi helâk mı edeceksin?” dememeniz içindir.
(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 172 ve 173. ayet)
Cenab-ı Hak, ruhları yarattığı zaman, (elestü birabbiküm) buyurdu. Ruhlar da (bela) diye cevap verdiler.
Elestü birabbiküm, (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) demektir. Kalu Bela ise, (Evet [Sen bizim Rabbimizsin] dediler) demektir.
(Kalu Beladan beri müslümanım) demek, (Ruhlarımızın "Evet" dedikleri zamandan beri müslümanım) demektir.
Bunun tam manada anlaşilmasi, örnek olarak almancada
ja , nein, doch, Fragen- Einige Beispiele (Evet ,Hayır biçiminde cevaplar ve örnekler)
1.Kommst du? (+) Ja, ich komme.
(-) Nein, ich komme nicht.
(dikkat almancada olumsuz bir soruya cevabınız olumlu olacaksa ja yada nein kullanmayız! “doch” tercih ederiz!
Kommst du nicht
(+) Doch, ich komme.
(-) Nein, ich komme nicht. (görüldüğü gibi olumsuz sorunun cevabı olumsuz ise doch yada ja denilmez “nein” tercih edilir!
3.Kommst du aus der Türkei? – Türkiye’den mi geliyorsun?
ja, ich komme aus der Türkei.
–Nein, ich komme aus Österreich. – Hayır, ben Avusturya’dan geldim.
4.Möchtest du Apfel?
Ja, ich möchte Apfel.——Nein, ich möchte kein Apfel.
Möchtest du kein Apfel? Doch, ich möchte Apfel.
Möchtest du kein Apfel? Nein, ich möchte kein Apfel.
Yani almancada, olumsuz bir soruya cevabınız olumlu olacaksa ja yada nein kullanmayız! “doch” tercih ederiz!
Rabbimizde, biz ruhlari yaratirken sorduğu soru, olumsuz soru, yani "Elestü birabbiküm", (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) demektir. Kalu Bela ise, (Evet [Sen bizim Rabbimizsin] dediler) demektir.
Neam da, bela da evet demektir. Olumsuz soruların olumlu tasdiki için neam değil, bela kullanılır. Mesela, (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) sorusuna neam denirse, (Evet sen bizim Rabbimiz değilsin) denmiş olur. Bela denirse, (Evet sen bizim Rabbimizsin) denmiş olur.
Acaba Galu bela da, ruhlardan bazıları, orda "Bela" diyecekleri yere, acaba "neam" deyipda tongayami düşdüler. cünkü mesela imtihanda sen yabanci dil sinavinda Eğer böyle bir soru gelse, bizim türkcede bu "bela" gramtigi ve "doch " gramatigi yok, biz olumsuz cümleyede evet diye cevap veririz. Biz gibi olan bazı ruhlar elbet dogru söyledigini sanip, doch yerine evet diyecek ve, rabbimizin olumsuz cümlesini olumlamiş olacaklar, haşa rabbimiz onlarin onu demek istemediklerini bilmiyormu ? hayir bilsede, burada bir tilsim var. yani ayni şeytana, şeytanlik verilmeden önce, denilirki secde et denilir ve Hz. Ademin nuru beyazdir, ve melek grublari renk ile amel ederler, yani nurdan varliklar, ve nurun üstünlügüne göre, ve şeytan aleyhillanenin nuru ise siyah, ve adem ise beyaz, Ademin Nurunda bütün renkler var, ama siyah yok, siyah olsa zaten, beyaza siyah katinca, beyaz kalmaz deglimi? öyle olunca şeytan bakdi ve "bunda siyah yok, bu benim komutanim olamaz." dedi ve secde etmedi. ve öyle olunca öyleyse sen cik aramizdan, ve şeytan ol denildi. yani şeytanliga zaten kaderinde aday olmuşdu, onun nuru da siyahdi, öyle olunca yine bu kafirlerin kafir olacaklarida belli, amma işde, o misak aliniriken galu bela dada onlar, bela yerine, Allahu alem, neam demişler, ve neam ise rabbimizin rabligini inkar etmek demek oluyor o cümlede, öyle olunca kader taaaaa ezelden ebede belli, yani onlarda onun için secilmiş olanlar Allahu alem, yani kafirlerinde kafirligi, elestüdeki neamden beri galiba kafirler bunlar da. yapacak birşey yokmu? var. Hacca gidip arafat ve tövbden sonra f ile hacerül esevede selm verip misak yenilemek, ve "neam" yerine "bela"
Bela ya Rab, Rabbimiz, sen bizim elbette rabbimizsin demek ile, bu beladan, Allahu alem, kurtulunabilir.
Bu hafta sizlere bir tefekkür sorusu başlatacagiz
Hizirin ölümsüzlük suyunda icip, ölümsüz olmasi, idris in ve ilyas in, cennete girip cikmamasi, ve isa nin yeniden dirilmesi, ve Mehdininde, deccal ile karşilaştiklarinda, onu (Mehdiyi) önce öldürecek olmasi, ve fakat, sonra tekrar dirilcek olmasi, işde Allahin " Hayyul Kayyum" esmasina tealluk eder, yani o esma onlarda tecelliyat gösterir. Neden Ahmet te, Mehmet de degilde, onlarda tecelli gösteriyor onu da siz tefekkür edin biraz.
اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm
Meali :
Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy’dır Kayyum’dur.
(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 255. ayetten pasaj)
-------------
Bir hadisde buyrulduki
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
An Ebi Hüreyrete Radiyallahü Anhü: Kale Rasûlullahi Sallâllahü Aleyhi ve Sellem, İnne Lillâhi Tis'aten ve Tis'îne ismen, men ahsâhâ dehalelcennete, Huva'llâhü'llezî lâ ilahe illâ Hû. Er-Rahmân Er-Rahîm EI-Melik El-Kuddûs Es-Selâm El-Mü'min El-Müheymin El-Azîz El-Cebbar El-Mütekebbir El-Hâlik El-Bâri' El-Musavvir El-Ğaffâr El-Kaâr El-Veâb Er-Razzâk El-Fettâh El-Alîm El-Kâbid El-Bâsit El-Hâfıd Er-Râfı' El-Muız El-Müzil Es-Semi El-Basîr El-Hakem El-Adl El-Lâtîf El-Habîr El-Halîm El-Azîm El-Gafûr Eş-Şekûr El-Aliy El-Kebîr El-Hafîz El-Mukît El-Hasîb El-Celîl El-Kerîm Er-Rakîb El-Mucîb El-Vâsi' El-Hakîm El-Vedûd El-Mecîd EI-Bâıs Eş-Şehîd El-Hak El-Vekîl El-Kaviy El-Metîn El-Veliy EI-Hamîd El-Muhsî El-Mübdi’ El-Muîd El-Muhyî El-Mümît El-Hay El-Kayyûm El-Vâcid El-Mâcid El-Vâhid (El-Ahad) Es-Samed El-Kâdir El-Muktedir El-Mukaddim EI-Muair El-Evvel El-Âhir Ez-Zâhir El-Bâtın El-Vâlî El-Müteâlî El-Berr Et-Tevvâb El-Müntekım EI-Afüv Er-Raûf Mâlikü'l-Mülki Zü'1-Celâli ve'1-İkrâm El-Muksit El-Câmi’ El-Ğaniy El-Muğnî El-Mâni’ Ed-Dâr En-Nâfı' En-Nûr El-Hâdî El-Bedî El-Bâkî El-Vâris Er-Reşîd Es-Sebûr (Celle Celâluh)
Meali:
"Allah Teâlâ'nın doksan dokuz ismi vardır. Her kim bu doksan dokuz ismi ihsâ ederse O isimleri kim ezberlerse (sayar, manasını anlar ve şuûruna ererse) Cennete girer, sonsuz saadete ulaşmış olur. Şüphesiz, Allah tektir ve tek olmayı sever." ve ardina da bu 99 isime yer verilmiş
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, İbn-i Hibban ve Hâkim,Buhârî, Daavât, 68 )